KUZEY EGE GÜZELİ

AYVALIK'TA GEZİLECEK YERLER

Ayvalık'ta, Gümüşlü Tarihi Zeytinyağı Fabrikası'nda tarihe tanıklık edebilir, Ayvalık Kite Surf'te rüzgarın keyfini çıkarabilir, Cunda Despot Evi'ni ziyaret edebilir, Gömeç Dalıç Köyü'nde doğal güzellikleri keşfedebilir, Ma'adra Vineyard'da şarap tadımı yapabilir, Tarihi Taş Kahve'de mola verebilir, Cunda'nın Tarihi Yel Değirmeni'ni görebilir, Şeytan Sofrası'nda gün batımını izleyebilir ve Cunda ya da Alibey Adası'nı gezebilirsiniz.

1. Gümüşlü Tarihi Zeytinyağı Fabrikası

Bosphorus Ayvalık’a 0,6 km uzaklıkta...

"Ayvalık’ın endüstriyel miras açısından UNESCO yolunda olduğunu, bu sürece fabrikanın dönüşümünün büyük katkı sağlayacağı tahmin ediliyor."

Keremköy’deki Gümüşlü Burnu’nda yer alan, zeytinyağı ve prina fabrikası ile sabunhanelerden oluşan tarihi yapı kompleksidir. Gümüşlü’ye ilk fabrika Yunan asıllı Kahya Kosta’nın önerisiyle girişimci Angel tarafından 18. yy’da kurulmuştur. Cumhuriyet’le birlikte bölgenin en büyük zeytin, zeytinyağı, sabunhane ve prina tesisi burada hayata geçirilmiş ve Gömeç’te, Sanayi Bakanlığı’nın tescilli ilk sulu baskı zeytinyağı fabrikası kurulmuş. 1954’te günde 60 ton sıkım kapasitesine ulaşılmış. Bu tesis ürettiği pirinayı da yakarak kendi enerjisini yine kendisi üretmiş. Yapı kompleksi, yolun iki tarafına yayılan çeşitli binalardan, bacalardan ve denize uzanan bir iskeleden oluşmaktadır

EN BÜYÜK FABRİKA

Zeytinyağı ve sabun fabrikası olarak kurulan binanın tarihinin 1800’lü yılların sonlarına dayandığı biliniyor. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren, milli kahramanlardan Fazıl Doğan burayı rafine fabrika haline getirmiştir. 110 yıl hizmet veren fabrikanın işçi sayısının 350’yi bulduğu dönemler olduğu biliniyor. “Bölgenin zeytin ve zeytinyağını hem ulusal hem de uluslararası pazarlarda önder bir şekilde tanıtan bu tesis, yaklaşık 20 yıldır kapalı. Mimarisini bozmadan, tesislerin hacimlerini büyütmeden, burayı yenileyecek bir dönüşüm projesine başlandı.

‘AYVALIK, UNESCO YOLUNDA’

Ayvalık’ın endüstriyel miras açısından UNESCO yolunda olduğunu, bu sürece fabrikanın dönüşümünün büyük katkı sağlayacağı tahmin ediliyor. Konuyla alakalı Ayvalık Belediye Başkanı “Burası halk için bir sosyal merkez olacak. Ayvalık’ın nüfusu 1922-1923’te gerçekleşen mübadele sonrasında Girit, Midilli Adası, Selanik, Bosna ve Bulgaristan’dan gelenler ve Altınova ile köylerimizdeki yerleşik Türklerden oluşmuştur. Nüfusun büyük bir kesimi göç yoluyla geldiği için burada bir göç ve mübadele müzesi oluşturacağız. Milli mücadele yıllarında ilk kurşunun atıldığı yerlerden birisi olan Ayvalık’ın Kuvayı Milliye’nin de başlangıç noktası olması nedeniyle bu alana bir kent arşivi yapacağız. Ayvalık, Cumhuriyet tarihinden itibaren de zeytin ve zeytinyağı üzerine endüstriyel bir merkez. Ayvalık hem kültürü hem yaşam şekli hem de endüstriyel mirasla önemli bir kent. Tüm bunların sergileneceği bir kent arşivimiz olacak. Ayvalık aynı zamanda çok sayıda sanatçının da olduğu bir kent. İlçemizde birçok sanat galerisi var ama Kırlangıç fabrikasına da çok güzel bir sanat galerisi kazandıracağız.” dedi. Ayrıca el sanatı atölyeleri, açık ve kapalı konser salonları, restoranlar, alışveriş mağazaları ve konaklama alanlarıyla bölgenin tam bir yaşam ve kültür merkezine dönüşeceğini dile getiren Ayvalık Belediye Başkanı Rahmi Gençer, Kırlangıç fabrikasını tarihi kimliğini bozmadan halkla buluşturacaklarını vurgulayarak, “Bu alanı sadece Ayvalık’a değil tüm Türkiye’ye kazandıracağız. Çünkü bence bu dönüşüm projesi, Türkiye’ye örnek olacak bir projedir” ifadelerini kullandı.

2. Ayvalık Kite Surf

Bosphorus Ayvalık’a 0,6 km uzaklıkta...

"Uçurtma sörfü eğitimi almak istiyor ve Ayvalık civarına yolunuz düştüyse Ayvalık’da kiteboard eğitimi veren ‘Kite Zone Ayvalık’ var."

Kitesurf ne zaman yapılır?

Yaz ayları kitesurfing için çokça tercih edilse de rüzgar koşullarının uygun olduğu her dönem bu spor için uygundur. Yaz ve bahar aylarının yanı sıra kitesurfing kışın kar üzerinde de yapılabilen bir spordur.

3. Cunda Despot Evi

Bosphorus Ayvalık’a 10,73 km uzaklıkta...

"Tarihten kopup gelen rüzgarların anılarını biriktirdiği; bakımsızlığa, doğaya ve bilhassa zamana karşı ayakta durmayı başaran Despot Evi, inşa edildiği günden bu yana Ayvalık’ın en önemli sembolü."

Cunda’nın simgelerinden biri olan Despot Evi, adanın anıt eser olarak tescillenmiş önemli simgesel yapısı olma özelliğini taşıyor. Tarihi, adada yerleşimin başladığı 1800’lü yıllara dayanıyor. Despot Evi’nin tam karşısındaki Tavuk Adası’nda, Grigorios Gudohiras adlı küçük bir çocuğun doğuşuyla bu hikâye başlıyor. Cunda’dan Avrupa’ya açılarak büyük bir din adamı ve müteahhit olan Gudohiras (Despot) yıllar sonra doğduğu topraklara gelince Despot Evi’ni inşa ediyor. Despot’un büyük uğraş ve masraflarla kendisi için inşa ettirdiği evi yalnızca anıtsal büyüklüğüyle değil, aynı zamanda gösterişli iç dekorasyonu ve Antik Yunan tapınaklarından ilham alan özgün mimarisiyle de diğer yapılardan ayrılıyor. Despot, hemen karşısında bulunan Tavuk Adası’ndaki Prodromos Manastırı’na bakarak babasını ve gençlik günlerini bolca yad ediyor. Evinin bir zamanlar tam önünde bulunmuş küçük iskeleden hareketle Despot bir zamanlar babasının görev yaptığı bu manastıra kayıkla ziyaretlerde bulunuyor. Bu güzel ve anılarla dolu yıllar Despot’un serveti nedeniyle öldürülmesiyle son buluyor. 14 yıl boyunca bu evde yaşayan Despot’un ölümünden sonra 1877’de bir süre boş kalan binanın mobilyaları da bu sırada elden çıkartılıyor. Yapının mülkiyeti 1893’te Osmanlılara geçiyor ve hükümet konağı olarak kullanılmaya başlıyor. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Yunanlar tarafından yetimhane ve okul olarak kullanılan yapı, işgal sonrası dönemde de bu işlevlerini sürdürüyor. Son 40 yıldır metruk bir bina olan Despot Evi, yıllar sonra bu kez tarihte bambaşka ve daha zarif izler bırakmak için kapılarını açıyor.

YENİ RESTORASYON

2015 yılında restorasyonuna başlanan Despot Evi’nin; Cunda’nın ilk neoklasik üsluptaki yapısı olma ve ağırlıklı olarak sarımsak taşından inşa edilme gibi özellikleri korunuyor. Özellikle üst katlar incelikli ahşap ve tuğla işçiliği modernize edilerek göz kamaştırıcı bir işçilikle yeniden hayat buluyor. Tüm bu yaşanmışlıkların her bir köşesine yansıdığı Cunda Despot Evi, geçmişin insanı içine alan çarpıcılığına ve aşkın büyüsüne sarılı bir otel. Geçmişe ve bir dolu anıya sessizce ev sahipliği yapmış, tarihe hayat veren altısı süit olmak üzere 28 farklı odasındaki her detay özenle düşünülmüş. Zarafet ve konforu bir arada sunan, farklı özelliklere sahip 28 odanın her biri bütünün parçalarını oluşturuyor. Denize sıfır konumuyla Cunda Despot Evi’nin hemen kıyısında Despot’un Tavuk Adası’na yaptığı ziyaretlerde kullandığı küçük bir iskele bulunuyor. Açık havuzu, dinlenme alanlarıyla yazın deniz tatilinin favorisi olan otel, kışın ise büyük şehirden kaçış için alternatiflerden biri. İstanbul’a yakınlığıyla dikkati çeken ve Balıkesir Koca Seyit Havaalanı’na 45 kilometre yakınlıkta yer alan Cunda Despot Evi, bünyesindeki Yunda SPA ile de modern bir konaklama hikâyesi sunuyor.

4. Gömeç Dalış Köyü

Bosphorus Ayvalık’a 9,84 km uzaklıkta...

"Balıkesir’in Gömeç ilçesinde “Dalış Köyü”, mavi bayraklı plajları ve su altı heykel galerisini kapsayan büyük bir alanda dalış tutkunlarının cazibe merkezidir."

5. MA'ADRA VİNEYARD ŞARAP TADIM

Bosphorus Ayvalık’a 14,81 km uzaklıkta..

"Bağlar, ‘‘iyi tarım’’ uygulamalarıyla işlenerek Cabernet Sauvignon, Merlot, Syrah, Chardonnay, Bornova misketi, Pinot Noir ve Öküzgözü üzümlerinin üretimine ev sahipliği yapıyor."

Ma’adra Vineyards, uzun yıllar mimarlık sektöründe emek verdikten sonra bilgi birikimini ilgi alanı olan şarap konusunda kullanmaya karar veren Fikret Özdemir tarafından hayata geçirildi. Bu coğrafyanın binlerce yıllık mirasını ustalıkla işleyerek yeni girişimcilere örnek olmayı amaçlayan Fikret Özdemir, yurtdışına yaptığı gezilerden ve yurtiçindeki araştırmalarından sonra Seki Bağcılık ve Şarapçılık’ı kurdu ve 2005 yılında Madra Dağları’ndaki yatırımlarına başladı. Arazinin aromatik ve dengeli üzümlerin yetişmesine uygun killi ve taşlı toprak yapısı ve iklim koşulları Kaz Dağları’nın karşısında yayılan Madra Dağları’nda dünya standartlarında üzüm yetiştirilmesini sağlar. Arazinin yüksekliği (550 m) Ege Poyrazı’nı ağır başlılıkla karşılar ve rüzgârın bağa hafif bir şekilde yayılmasına ve yazın yeterli serinliği sağlayarak üzümlerin mükemmel olgunluğa erişmesine yardımcı olur. Aynı zamanda nemi önleyerek asmaları olası hastalıklara korunmasına yardımcı olur. Kuzey Ege’nin teruar özelliklerini taşıyan ve çevresinde tek olan arazi, diğer bağlardan izole olduğu için hastalık bulaşma riski en azdadır. Bağlarda kullanılan damla sulama sistemi, yazın en kurak zamanlarında bile kontrollü sulama yapılmasını sağlar, bu da üzümlerin şekerlenmeden olgunlaşması için gerekli ortamı oluşturur.

6. TARİHİ TAŞ KAHVE

Bosphorus Ayvalık’a 11,02 km uzaklıkta...

"Taş Kahve’nin inşasında kullanılan doğal sarımsak taşı, taş işçiliği, yüksek tavanı ve kolonsuz inşası ile dönemin en mükemmel mimari yapılarından biridir."

Taş Kahvenin tarihi hikayesi Osmanlı İmparatorluğunun uzak adasında, yani Girit’te, Adile’den doğma Nuri oğlu mübadil Giritli Hüseyin Bey ile başlar.Bilindiği gibi Girit, Osmanlı topraklarına en son katılan ve Osmanlı egemenliğinin en gevşek örüldüğü coğrafyadır. Burada başta Resmo, Hanya ve Kandiya olmak üzere Müslümanlarla Rumlar 150 yıl dostça yaşamışlardır. Ancak Osmanlı çözülüp, parçalanmaya ve milliyetçilik akımları etkisini göstermeye başlayınca bu tablo hızla değişir. Girit’te de Yunan isyanı sırasında bir süredir yaşanan isyanlar artar. Özellikle Resmo ve Hanya’da yoğun çatışmalar yaşanmaya başlar. Giritli Hüseyin Bey, Resmo’da diğer Giritler gibi çiftliklerinde ve zeytinliklerinde çalışmakta hem de meydandaki büyük çınarın altındaki “TAŞ KAHVE”yi (1885) babası Nuri bey ile beraber çalıştırmaktadır. Ama özellikle Mora isyanından sonra ortaya çıkan milliyetçi akımlar Giritli Hüseyin Bey ve ailesi için o zamana kadar hiç duymadıkları ve bilmedikleri endişeler yaşamalarına neden olmuştur. Giritçe konuşan Rumlar ve Türkler artık dostluklarını sorgular, ayrı kahvelere gider olmuşlardır. 1912-1922 yılları Balkanlar’da, Ege Adalarında ve Anadolu’da büyük acıların yaşandığı yıllardır.

Yunanistan’da yerleşik Müslümanlarla Türkiye’de yerleşik Ortodoks Rumların zorunlu göçünü öngören Mübadele Sözleşmesinin imzalandığı bu yıllar, 1922 yılında Lozan Barış Konferansı toplandığında, buralarda yaşayanlara hiç sormadan iki milyon civarında insan yurtlarından kopartılarak, yeni yerleşim bölgelerinde yaşamaya mecbur edilmiştir.

Adada Müslüman halk için 19. yüzyıl sonlarında başlayan göç Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi ile zorunlu hale gelmiştir. Baba Nuri bey’in yüreği kökünden koparılmaya dayanamaz. Girit’ten ayrılamadan vefat eder. Hüseyin bey annesi Adile Hanım babasının mezarını ve yüreklerini Girit’te bırakarak onları Türkiye’ye götürecek olan vapura binerler.

Yıl 1923 Anne oğul için yeni vatan artık mübadillere gösterilen Ayvalık Cunda adasıdır. Anne Adile Hanım hep “burası Girit’e benziyor” diyerek hasretini gizlemeye ve oğlunun yeni vatanda kök salmasına destek olmaya çalışır. Burada onlara verilen kahve Girit Resmo’daki kahveleri gibi büyük bir kahve değildir. Ama artık vatan burasıdır. Hüseyin Bey hem annesini hem de ailesini geçindirmek zorundadır. Yeni vatanında ve yeni kahvesinde mutludur.

Yıl 1927 Bir gün Hüseyin Bey tesadüfen şimdiki “Taş Kahve”nin satılacağını öğrenir. Hemen yanındakilere kırık Türkçesi ile “benim param var ve burayı çok sevdim mutlaka satın almalıyım” der. Artık çok sevdiği Taş Kahve’ onundur.

Önce iki kahveyi birlikte işletir ama bir süre sonra küçük kahveyi satar. Artık sadece Resmo’dakine benzeyen “Taş Kahve” vardır. Taş Kahve, inşasında kullanılan doğal sarımsak taşı, taş işçiliği, yüksek tavanı ve kolonsuz inşası ile dönemin en mükemmel mimari yapısıdır. Günümüzde bile binanın atmosferi daha adımınızı atar atmaz büyüler.

Bu arada Hüseyin Bey Soyadı Kanunu ile “BARIŞ” soyadını alır. Annesi Adile Hanım vefat ettikten kısa bir süre sonra ise yine Girit mübadili olan Aliye Hanım ile evlenir. Yeni vatanda kök salınmaya başlanmıştır. Oğlu Ali Barış dünyaya gelir. Ne yazık ki Hüseyin Barış’ın mutlu evliliği 10 yıl sürer ve oğlu Ali Barış 3 yaşında iken yorgun yüreği durur. Hüseyin Barış’ın vefatından sonra Aliye hanım eşinden yadigar kalan “Taş Kahve”yi ve aileye ait tüm değerleri çok iyi koruyarak yeni nesillere aktarılmasını sağlar.

Şu anda “Taş Kahve” oğul Ali Barış’a ait ve ailesi ile birlikte “Dededen-toruna” uzanan bu tarihi mirası aynı şekilde koruyarak hizmet vermektedir.

7. TARİHİ YEL DEĞİRMENİ CUNDA

Bosphorus Ayvalık’a 10,70 km uzaklıkta...

"Tarihi Yel değirmeni, Türkiye’nin en güzel ve en tarihi adalarından biri olan Cunda Adası’nın en önemli simgelerinden biridir. 1600-1650 yılları arasında inşa edildiği düşünülen değirmen, tarihi dokusu ve muhteşem manzarası ile Cunda Adası’nda gezilecek yerler listenizde bulunması gereken bir yer."

Tarihi Yel Değirmeni Cunda Adası’nın Aşıklar Tepesi olarak da bilinen deniz manzarasıyla tarihin buluştuğu bir tepede bulunuyor. Yaklaşık 400 yıl önce inşa edildiği düşünülen ve tepede bulunan diğer yel değirmeni gibi zamanla tahribata uğrayan yel değirmeni, yanındaki Agios Yannis Kilisesi ile birlikte restore edilerek Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı ve cafe olarak hizmet vermeye başlamıştır. Cunda Adası’nın en yüksek noktası olan Patriça Tepesi’nde yer alan değirmenler, adanın güneybatısına bakan bir konumdadır ve Ayvalık Körfezi’ne hakim eşsiz bir manzaraya sahiptir. Geçmiş dönemlerde bölgedeki halkın un ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan değirmenler, günümüzde deniz manzarasına karşı muhteşem fotoğraflar için ziyaretçilerine eşlik ediyor. Sizde tarihi yel değirmenleri gibi birbirinden güzel Cunda duraklarını keşfetmek için Cunda Adası gezilecek yerler sayfamıza göz atmayı unutmayın.

Tarihi Yel Değirmeni Nerede?

Tarihi yel değirmeni nerede? merak edenler için Balıkesir’in Ayvalık ilçesine bağlı Cunda Adası’nda yer almaktadır. Patriça Tepesi diğer adıyla Aşıklar Tepesi olarak da bilinen tepede, iki tarihi yel değirmeni mevcuttur. Kilise’nin hemen yanında bulunan tarihi yel değirmeninde cafe ve kütüphane mevcutken, hemen yakınındaki diğer yel değirmeni ziyarete açık olmasa da fotoğraf çekimleri için oldukça tercih edilmektedir.

Tarihi Yel Değirmeni Ücret

Cunda tarihi yel değirmeni giriş ücreti nedir merak edenler için yel değirmenine ve içerisinde bulunan kitaplığa girişler ücretsizdir.

Tarihi Yel Değirmeni Ziyaret Gün ve Saatleri

Cunda tarihi yel değirmeni haftanın tüm günlerinde ziyarete açıktır. Ancak yel değirmenin de içinde bulunduğu kitaplık pazartesi günleri hariç her gün 09:30 – 17:30 saatleri arasında açıkken Panorama Café her gün saat 09:30 itibari ile ziyarete açılmaktadır.

Tarihi Yel Değirmeni Ulaşım

Cunda Adası’ndaki tarihi değirmenlere ulaşım oldukça kolaydır. Adanın merkezinden kalkan minibüslerle veya taksiyle 10 dakika içinde bu noktaya varabilirsiniz. Ayrıca, adada bisiklet kiralayarak veya yürüyerek de bu yerlere gidebilirsiniz. Cunda Adası’nı ziyaret edenlerin mutlaka görmesi gereken bu iki mekan, hem tarihi hem de kültürel açıdan zengin bir deneyim sunmaktadır.

8. Ayvalık Şeytan Sofrası

Bosphorus Ayvalık’a 14,22 km uzaklıkta...

"Türkiye’nin en güzel gün batımlarından birine şahit olacağın, irili ufaklı 22 adadan oluşan Ayvalık Adaları’nı ve Midilli Adası’nı panoramik olarak görebileceğin Şeytan Sofrası, birbirinden güzel manzaralara dört mevsim ev sahipliği yapar."

Türkiye’nin en güzel gün batımlarından birine şahit olacağın, irili ufaklı 22 adadan oluşan Ayvalık Adaları’nı ve Midilli Adası’nı panoramik olarak görebileceğin Şeytan Sofrası, birbirinden güzel manzaralara dört mevsim ev sahipliği yapması yanında, Şeytan’ın ayak izinin olduğuna inanılan lav birikintisi nedeniyle de sırrına ortak olabileceğin bir doğa harikası. Şeytan Sofrası, Ayvalık gezilecek yerler içinde ilk sırada yer alması ile de her daim ziyaretçi akınına uğrayan turistik bir nokta. Ayvalık’ta gün batımını izleyebileceğin en güzel noktalar arasında bulunan Şeytan Sofrası tepesine ve Şeytan’ın Ayak İzi Efsanesine istersen bir yakından bakıp, buranın neden bu kadar popüler olduğu konusunda seni aydınlatalım, ne dersin?

Şeytan Sofrası nerede?

Balıkesir ilinin Ayvalık ilçesinde konumlanan Şeytan Sofrası, Ayvalık ilçe merkezine 8 km mesafede kayalık bir tepede yer alıyor. Bu tepeye çıktığında eşsiz Ayvalık manzarasına karşı büyülenmemek elde değil.

Şeytan sofrası nasıl oluşmuş?

Şeytan Sofrası olarak adlandırılan tepe esasında eski çağlarda aktif olan volkanik bir arazide yer alıyor. Eski lav birikintilerinin aynı bölgede birikmesi sonucu oluşan kaya formları, yukarıdan bakıldığında sofraya benzetiliyor. Tepenin ucunda bulunan çukur ise Şeytan’ın ayak izi şeklinde yorumlandığı için bu bölgeye ‘’Şeytan Sofrası’’ adı verilmiş.

Şeytan Sofrası’nın hikayesi nedir?

Rivayete göre Osmanlı Dönemi’nde, 1500’lü yıllarda Rumların yaşadığı bu bölgede Penelope adında bir Rum sakin dönemin kilisesine karşı gelmiş ve bu nedenle kilise ve halk tarafından cezalandırılmış. Kilise tarafından ‘’Şeytan’’ olarak ilan edilen Penelope, şehirden kovulunca çareyi bu tepeye yerleşerek bulmuş. Uzun yıllar bu tepede yaşamını sürdürürken ilerleyen yıllarda bölgede uzun süren bir kıtlık ve kuraklık yaşanmış. Şehirdeki insanlar bu kuraklığın sebebinin dine karşı gelen ve ‘’Şeytan’’ olarak adlandırdıkları Penelope nedeniyle olduğunu düşünüp, onu linç etme girişimi ile tepeye doğru gitmişler. Penelope uzun süredir kuraklık ve kıtlık çeken halka zengin bir sofra hazırlamış. Uzun süredir aç olan halk sofranın ihtişamı karşısında Penelope’yi unutup, karnını bir güzel bu sofrada doyurmaya başlayınca Penelope fırsattan istifade halkın olası hücumundan kaçıp kurtulmayı başarmış. Kurulan bu sofra nedeniyle halk arasında bu tepe ‘’Şeytan Sofrası’’ olarak kalmış.​

Şeytan Sofrası’ndaki Şeytan’ın Ayak İzi nasıl oluşmuş?

Mitolojik bir hikayesi de bulunan Şeytan’ın Ayak izi efsanesi, yıllardır anlatılan rivayete göre şöyle oluşmuş; Zeus’un İda adındaki süt annesi, Şeytan’ın oğluna zarar vereceğini düşünür ve bu durumdan korktuğu için Zeus’a ‘’Şeytan’ı Cennetten kovmalıyız!’’ emri verir. Zeus harekete geçerek Ay Işığı Tanrıçası Selena’ya bu görevi verir. Selena tarafından Cennetten kovulan Şeytan’ın üç ayaklı olduğu mitolojide geçmektedir. Bu hikaye ile bir ayak izinin bu tepede, diğer ayak izinin İda Dağları eteğinde, bir ayak izinin ise Midilli Adası’nda olduğuna inanılmaktadır.​

Şeytan Sofrası nasıl bir yer?

Türkiye’de gün batımını en güzel izleyeceğin noktalardan biri olan Şeytan Sofrası, tepede büyük kayalıkların üzerinde konumlanması nedeniyle muhteşem bir manzaraya ev sahipliği yapıyor. Bir yanda Midilli Adası’na bir yanda Ayvalık’a hakim konumu ile temiz ve açık bir havada müthiş bir kızıllığa bürünen gökyüzünün Egenin muhteşem mavi denizi ile birleştiği ana tanık olabilir, fotoğraf makinen ile anı ölümsüzleştirebilirsin. Gün batımının sunduğu muhteşem görsel şölen karşısında nutkunun tutulacağı ve anda kalmak isteyeceğin bir yer olan Şeytan Sofrası’nın çok rüzgarlı bir tepe olduğunu da eklemek isterim. Geçmişten günümüze kadar gelen batıl inançlar sayesinde de insanlar Şeytan’ın Ayak izi olarak yorumladıkları çukura para atıyor, demir parmaklıklarla çevrili çukurun demirlerine kırmızı kurdeleler bağlıyor ve dileklerinin gerçekleşmesi için dua ediyorlar. Sen de gitmişken bir dileğinin gerçekleşmesi için Şeytan’ın Ayak izine dilek parası atabilirsin.​

Şeytan Sofrası giriş ücreti ne kadar?

Şeytan Sofrası girişi ücretsiz. Şahsi aracınla gelirsen otopark ücreti mevcut. Şeytan Sofrası giriş otopark ücreti 2022 yılı için 30 TL olarak belirlenmiş. Şeytan Sofrasını her saat ziyaret edebilirsin fakat özellikle akşam 18.00 sonrası oldukça kalabalık olduğunu söylemeliyim.

Şeytan Sofrası’na nasıl gidilir?

Eğer şahsi aracın varsa Ayvalık ilçe merkezinden Sarımsaklı yönüne doğru ilerlemeli, sonrasında Şeytan Sofrası tabelalarını takip ederek, Şeytan Sofrası’nın olduğu tepeye ulaşabilirsin. Şeytan Sofrası Ayvalık ilçe merkezine yaklaşık olarak 8 km, Küçükköy’e 6 km uzaklıkta bulunuyor. Cunda Adası’ndan Şeytan Sofrasına ulaşmak ise 9 km ve yaklaşık 20 dk sürüyor. Toplu taşıma ile gelmek istersen Ayvalık merkezden kalkan ya da Sarımsaklı beldesinden kalkan minibüslerle Şeytan Sofrası’na ulaşman çok kolay. Yaz mevsiminde bile belirli saatlerde işleyen dolmuş seferlerini ilçeye gittiğinde öğrenmeni tavsiye ederim.

Şeytan Sofrası’nda ne yenir?

Şeytan Sofrası’nda Belediye tarafından işletilen bir kafe mevcut. Burada ihtiyacın olan basit şeyleri bulabilirsin. Şeytan Sofrası menüsünde yer alan yerel atıştırmalıkları ve çay&kahve gibi içecekleri bulabilir, eşsiz Edremit Körfezi manzarasına karşı keyif yapabilirsin. Şeytan Sofrası yemek fiyatlarını çevrede başka bir alternatif olmamasından dolayı biraz yüksek bulabilirsin.

9. Ayvalık Cunda ya da alibey adası

Bosphorus Ayvalık’a 11,30 km uzaklıkta...

"Ayvalık Cunda Adası, denizci ve kartograf Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’sindeki Yunda Adaları’ndan Galat olduğu düşünülüyor. Aynı zamanda Alibey Adası olarak da bilinen bölgenin bu ismi, Kurtuluş Savaşı sırasında düşman birliklerine karşı koyan kahramanın adından geliyor. Her iki isimle bilinen bölgenin tarihinde ‘’Kokulu Ada’’ anlamını taşıyan ‘’Moshonis’’ adı da yer alıyor."

Cunda ya da Alibey Adası idari bakımdan Balıkesir’in Ayvalık ilçesine bağlı bir ada. Ayvalık koyundaki Ayvalık Adaları olarak adlandırılan irili ufaklı 22 adanın içerisinde yerleşime açık tek ada Alibey’dir. Türkiye’nin Ege Denizi’nde bulunan sırasıyla Gökçeada, Bozcaada ve Uzunada’dan sonra 4. büyük adasıdır. Konumu gereği Batı Anadolu’da deniz yollarının kesişme noktasında bulunan bir adadır.

13 Nisan 2023’te, Cunda Adası cumhurbaşkanlığı kararı ile doğal sit alanının koruma statüsünün yeniden değerlendirilmesi sonucunda kesin korunacak hassas alan olarak tescil ve ilan edildi.
Adanın nüfusunun çoğunluğu Girit ve Midilli adalarından Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi zamanında göç eden Türklerden oluşmaktadır. Bu yüzden adanın yaşlı nüfusunun çoğu Yunancayı bilmektedir. Son yıllarda ada nüfusu, emeklilik günlerini sakin bir yörede geçirmek isteyen büyük şehir sakinleri tarafından arttırılmıştır.

Alibey Adası’nın anakaraya bağlantısı iki ayrı köprü ile sağlanmaktadır. Dolap Boğazı mevkiinde 1964 yılında inşa edilmiş olan Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü, Alibey ve Lale adalarını birleştirmektedir. Lale Adası ise anakaraya 1817 yılında denizin doldurulmasıyla yapılan 700 metrelik bir hemzemin bir köprü-yol ile bağlanmaktadır.

Alibey Adası son yıllarda yerli turizm merkezleri arasına girmiştir. Özellikle sahil şeridindeki balık lokantaları ile bilinir. Günlük tekne gezileri sayesinde civar adalara ve adanın karadan ulaşılması zor bölgelerine gitmek mümkündür. Midilli Adası’na günü birlik seferler ise özellikle yaz aylarında yabancı turistlerin adaya ve Ayvalık’a gelmelerini sağlamıştır.

Ada halkının turizm yanında iki büyük geçim kaynağı vardır: zeytincilik ve balıkçılık. Ada zeytinleri özellikle zeytinyağı üretimi için uygundur.

Alibey Adası doğal güzellikleri ve tarihi yapıları nedeniyle koruma altına alınmış ve 1976 yılında Ayvalık ve çevresindeki 17.900 hektarlık alan doğal ve tarihi sit alanı olarak kabul edilmiştir. Alibey Adası’nda mübadele öncesinden, Rum Ortodoks cemaatinden kalma birçok kilise ve manastır mevcuttur. Bu yapıların koruma altına alınması ancak Alibey Adası’nın tanınması ve restorasyon için sermaye aktaracak sponsorların adada mülk satın almaları ile mümkün olabilmiştir. Son olarak ‘Aşıklar Tepesi’ olarak bilinen mevkide bulunan değirmenin restorasyonu 2006 yılında tamamlanmış ve ziyarete açılmıştır. Adada, hâlen restorasyon için sponsor bekleyen pek çok tarihi eser bulunmaktadır.

Adadaki tarihi binalardan bazıları aşağıdaki gibidir:

Çamlı Manastır/Taksiyarhis Ta Çamya: Ada merkezinden yaya olarak ve Patriça yolundaki Ekşi Çeşme’nin solundaki yol izlenerek yarım saatte varılabilir.

Koruyan Meryem Manastırı/ Panagias Tis Lekai : Ayvalık Dalyan Boğazı’ndan çıkışta sağda zeytin ağaçlarının arasından gözüken boğaza hakim manzaralı restore edilmiş özel mülk.

Ay Işığı Manastırı/Ai Dimitri Ta Salina: Patriça 2. köyden yürüyüşle 45 dakika mesafededir.

Ayos Apostolos Manastırı: Adaya giderken köprüyü geçtiğinizde soldaki sahil yoluna saptığınızda 500 metre mesafe sonra sağ yukarıdaki küçük tepeciktedir.

Tavuk Adası Manastırı/Ayiu Ionnu Tu Podromu: Alibey Adası’nın karşısındaki Tavuk Adası üzerinde inşa edilmiştir.

Güvercin Adası Manastırı/Ai Yorgi: Pateriça Körfezinin ortasında, andezitten oluşmuş küçük bir adanın üzerinde inşa edilmiştir.

İlyas Peygamber Manastırı/Profit İliya: Köprünün Ada’ya giriş yönünde 200 metre sonra deniz tarafındadır; temel kalıntılarından az miktarı geriye kalmıştır.

Kızlar Manastırı/Evangelistriya

Panaya Kilisesi

Taksiyarhis Kilisesi

Hamidiye Camii